Ehliyet almak isteyen ve sınavlara hazırlanan kullanıcılar için hazırlanmış Ehliyet sınavı ders notlarına sitemizin bu kısmında yer alan ilk yardım ile ilgili bölümden ulaşabilirler.
Herhangi bir kaza veya yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda, sağlık görevlilerinin yardımı sağlanıncaya kadar, hayatın kurtarılması ya da durumun daha kötüye gitmesini önleyebilmek amacıyla olay yerinde, tıbbi araç gereç aranmaksızın, mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulamalara ilk yardım denir.
Trafik kazalarında ölümlerin % 10’unun kazadan sonraki ilk beş dakikada, % 50’sinin ise ilk 30 dakikada meydana geldiği düşünülürse kaza anında yapılan bilinçli ilk müdahalenin önemi daha kolay anlaşılacaktır.
Kaza ve diğer yaşamı tehlikeye düşüren durumlarda ölümlerin %10’unun ilk 5 dakikada, % 50 sinin ise ilk 30 dakikada meydana geldiği düşünülürse, kaza anında yapılan bilinçli ilk müdahalenin önemi daha kolay anlaşılacaktır. Bilinçli yapılan ilk yardım uygulamaları hayat kurtarıcı olabileceği kadar, sakatlanmaların önlenmesinde ve iyileşme sürecinin kısaltılmasında da önemli rol oynamaktadır.
Acil tedavi ünitelerinde, hasta/yaralılara doktor ve sağlık personeli tarafından yapılan tıbbi müdahalelere acil yardım denir.
İlk Yardımcı: İlk yardım tanımında belirtilen amaç doğrultusunda hasta veya yaralıya tıbbi araç gereç aranmaksızın mevcut araç gereçlerle, ilaçsız uygulamaları yapan eğitim almış kişi ya da kişilere ilk yardımcı denir.
Bir ilk yardımcıda aşağıdaki özelliklerin olması gerekmektedir: İnsan vücudu ile ilgili temel bilgilere sahip olmalı
Acil yardım bu konuda ehliyetli kişilerce gerekli donanımla yapılan müdahale olmasına karşın, ilk yardım bu konuda eğitim almış herkesin, olayın olduğu yerde ulaşabildiği malzemeleri kullanarak yaptığı hayat kurtarıcı müdahaledir.
İlk yardım için doktora, sağlık personeline, tıbbi araç ve gereçlere ihtiyaç duyulmaz. İlk yardım kurallarını bilen herkes, çevre imkânlarından faydalanarak bunu gerçekleştirebilir. Bazen ilk yardım, halk tarafından acil yardımla karıştırılabilir. Ancak acil yardım için yetişmiş sağlık personellerine, tıbbi araç ve gereçlere ihtiyaç duyulur. Çünkü acil yardım ile temel yaşam desteğini sağlama, devam ettirme ve tedavi amacı güdülür.
Hayati tehlikenin ortadan kaldırılması, yaşamsal fonksiyonların sürdürülmesinin sağlanması, kazazedenin durumunun kötüleşmesinin önlenmesi ve iyileşmenin kolaylaştırılması ilk yardımın öncelikli amaçlarıdır.
İlk yardımın temel uygulamaları Koruma-Bildirme-Kurtarma (KBK) olarak ifade edilir.
Koruma: Kaza sonuçlarının ağırlaşmasını önlemek için olay yerinin değerlendirilmesini kapsar. En önemli işlem olay yerinde oluşabilecek tehlikeleri belirleyerek güvenli bir çevre oluşturmaktır.
Bildirme: Kaza mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde telefon veya diğer kişiler aracılığı ile gerekli yardım kuruluşlarına bildirilmelidir. Haberleşme ne kadar hızlı ve doğru olarak yapılırsa o oranda ölü ve yaralı sayısı en aza indirgenmiş olacaktır.
Ambulansın kaza yerine en kısa zamanda ulaşması ve daha sonrada gerek ambulans içinde gerekse de sağlık kuruluşunda tıbbi yardımın uygulanması iyi bir haberleşme ile olur. Ülkemizde ilk yardım gerektiren her durumda telefon iletişimleri, ücretsiz olarak 112 acil telefon numarası üzerinden gerçekleştirilir. 112 acil telefon hattı, ambulans hizmetleri için kullanılmaktadır.
Gerekli durumlarda aranabilecek diğer yardım isteme telefon numaraları ise şunlardır:
Kurtarma (Müdahale): Olay yerinde kazazedelere müdahale hızlı ancak sakin bir şekilde yapılmalıdır. Eğer olay yerine kısa sürede ulaşabilecek profesyonel bir kurtarma ekibi varsa onların katkısını sağlamak gerekir. Bilinçsiz çabalar yarar yerine zarar verebilir.
Her türlü acil durumlarda 112 Acil Yardım Servisi’nin aranması ve gerekli bilgilerin doğru olarak verilmesi bir insanlık görevidir. Ülkemizde acil yardım hizmetlerini 112 Acil Yardım Servisleri yerine getirmektedir. 7 gün 24 saat esasına göre çalışan bu servislerin amacı; hasta veya kazazedeye ilk acil müdahalede bulunmak, tıbbi tedavi yapılana kadar hayati fonksiyonların devamını sağlamak, durumun daha da kötüye gidişini engellemek, yaralı veya hastanın güvenli bir şekilde en yakın hastaneye naklini gerçekleştirmektir.
112 Acil Yardım Servisi’nin aranması sırasında dikkat edilecek hususlar şunlardır:
İlk yardımcı tarafından başlatılan hayat kurtarma zinciri birbiri ile bütünleşen dört temel halkadan oluşur (Resim 02.02). Bunlardan birinci halka sağlık kuruluşuna haber verilmesi, ikinci halka olay yerinde Temel Yaşam Desteği yapılması, üçüncü halka ambulans ekiplerince müdahaleler yapılması ve son olarak dördüncü halka ise hastane acil servislerinde müdahale yapılmasıdır. Hayat kurtarma zincirinin ilk iki halkası ilk yardım müdahalelerini içerir. Diğer ikisi ileri yaşam desteğine aittir ve ilk yardımcının görevi değildir.
İlk yardımın vazgeçilmez ana kuralları vardır. Bu kurallara ilk yardımın ABC’si denir. Yapılacak olan ilk yardım, kazazedenin ilk yardımı gerektiren durumuna bağlı olmakla birlikte hemen her olayda bu ana kurallar hatırlanmalı ve gerekirse uygulanmalıdır. Bunun için öncelikle kazazedenin bilinci kontrol edilmeli, bilinç kapalı ise aşağıdaki ana kurallar hızla değerlendirilmelidir:
A → Hava yolu açıklığının değerlendirilmesi
B → Solunumun değerlendirilmesi (Bak-Dinle-Hisset)
C → Dolaşımın değerlendirilmesi (Şah damarından 5 saniye nabız alınarak yapılır)
İlk yardım uygulamalarında ilk yardımcının kendisi ve kazazede için alması gereken önlemler şunlardır:
İlk yardımın istenilen düzeyde uygulanabilmesi için bazı malzemelere gereksinim vardır. Bu amaçla taşıtta ilk yardım çantası bulundurmanın büyük önemi olduğunu unutmamak gerekir
Ülkemizde traktörler, motosikletler ve motorlu bisikletler hariç tüm motorlu araçlarda ilk yardım çantası bulundurulması zorunludur.
İlk yardım çantasında olması gerekenler;
KAZAZEDENİN DURUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YAPILABİLECEK GEREKLİ MÜDAHALELER
Kazazedeyi değerlendirmeden önce yaşam bulgularının anlamlarının bilinmesi gerekmektedir. Çünkü bu bulguların var veya yok olması yapılacak müdahaleler için önem taşımaktadır. Yaşam bulguları dediğimizde, kazazedenin; bilinci, solunumu, dolaşımı, vücut ısısı ve kan basıncından söz edilmektedir.
Öncelikle, kazazedenin bilinç durumu değerlendirilir. Normal bir kişi kendine yöneltilen tüm uyarılara cevap verir. Bilinç düzeyi yaralanmanın ağırlığını gösterir.
Kazazedenin solunumu değerlendirilirken; solunum sıklığına, solunum aralıklarının eşitliğine ve solunum derinliğine bakılır. Kişinin bir dakika içinde nefes alma ve verme sayısı solunum sıklığıdır. Sağlıklı yetişkin bir kişide dakikada solunum sayısı 12-20, çocuklarda 16-22, bebeklerde 18-24’dür.
Kazazede değerlendirilirken kan basıncı kontrol edilmez. Ancak, kan basıncının anlamının bilinmesi önemlidir.
Kalbin kasılma ve gevşeme anında damar duvarına yaptığı basınca kan basıncı denir. Kalbin kanı pompalama gücünü gösterir. Normal değeri 100/50 – 140/100 mmHg’dir.
Kalp atımlarının atardamar duvarına yaptığı basıncın, damar duvarında parmak uçlarıyla hissedilmesine nabız denmektedir. Yetişkin bir kişide, dinlenme halindeyken normal nabız sayısı dakikada 60 – 100, çocuklarda 100 – 120, bebeklerde 100 – 140’dır.
Kazazedenin dolaşımını değerlendirirken, çocuk ve yetişkinlerde şah damarından, bebeklerde kol atardamarından nabız alınır.
İlk yardımda vücut ısısı koltuk altından ölçülmelidir. Normal vücut ısısı 36,5 °C’dir. Normal değerin üstünde olması yüksek ateş, altında olması düşük ateş olarak belirtilir. 41 – 42 ˚C üstü ve 34,5 °C altı tehlike olduğunu ifade eder. 31.0 °C ve altı ölümcüldür.
Hastalık ya da yaralanmanın ciddiyetinin değerlendirmesi, ilk yardım önceliklerinin belirlenmesi, yapılacak ilk yardım yönteminin belirlenmesi ve güvenli bir müdahalenin sağlanmasıdır.
Kazazedenin hafifçe omzuna dokunarak “iyi misiniz?” diye sorulmak suretiyle bilinç durumu değerlendirmesi yapılır. Bilinç durumunun değerlendirilmesi daha sonraki aşamalar için önemlidir.
Kazazedenin ilk değerlendirilme aşamaları şunlardır:
1) Hava Yolu Açıklığının Değerlendirilmesi (Airway)
2) Solunumun Değerlendirilmesi (Breathing)
İlk yardımcı, başını kazazedenin göğsüne bakacak şekilde yan çevirerek yüzünü kazazedenin ağzına yaklaştırır, Bak-Dinle-Hisset yöntemi ile solunum yapıp yapmadığını 10 saniye süre ile değerlendirir.
Bak: Göğüs kafesi hareketleri var mı? Göğüs kafesi kalkıp iniyor mu?
Dinle: Solunum sesi duyuluyor mu?
Hisset: Nefes, ilk yardımcı tarafından yanağında hissediliyor mu?
Bir başka şekilde; solunum buharının kalıntı bırakabileceği cam parçası, cep telefonu ekranı gibi cisimler hastanın ağzına yaklaştırılarak cisimlerin buğulanıp buğulanmadığına da bakılarak solunum değerlendirilebilir. Solunum yoksa hemen yapay solunuma başlanır.
3) Dolaşımın Değerlendirilmesi (Circulation)
Dolaşımın değerlendirilmesi için ilk yardımcı; çocuk ve yetişkinlerde şah damarından, bebeklerde kol atardamarından üç parmakla 5 saniye süre ile nabız almaya çalışılır. Nabza aynı anda iki taraftan birden bakılmaz.
İlk değerlendirme sonucu kazazedenin bilinci kapalı fakat solunum ve nabzı varsa, soluk yolunun açık kalması için derhal sabit yan yatış (koma) pozisyonuna getirilir. Bilinci kapalı kişilerde; beş duyu ile algılama ortadan kalkar, ileri derecedeki bilinç kapanmasında ağrılı uyaranlara da cevap veremez. Örneğin kişi ağrılı bir uyarandan kaçınmak için bacağını çekemez. Yardım isteyemez.
Dikkatli değerlendirilmeyecek olursa hastanın öldüğü sanılabilir. Nedene yönelik tahmin hayat kurtarıcı olabilir. Kolayca zarar görebilir. Solunum yolu tıkanmış olabilir. Hasta kusabilir ve kusmuk solunum yollarına kaçabilir. Gözünü yabancı cisimlerden korumasını sağlayan refleks mekanizma ortadan kalkmıştır. Öksürük mekanizması çalışmayabilir.
İlk muayene ile kazazedenin yaşam belirtilerinin varlığı güvence altına alındıktan sonra ilk yardımcı ikinci muayene aşamasına geçerek baştan aşağı muayene yapar.
İkinci değerlendirme aşamaları şunlardır:
1) Görüşerek bilgi edinme
2) Baştan aşağı kontrol
Baş: Saç, saçlı deri, baş ve yüzde yaralanma, morluk olup olmadığı, kulak ya da burundan sıvı veya kan gelip gelmediği değerlendirilir, ağız içi kontrol edilir.
Boyun: Ağrı, hassasiyet, şişlik, şekil bozukluğu araştırılır. Aksi ispat edilinceye kadar boyun zedelenmesi ihtimali göz ardı edilmemelidir.
Göğüs kafesi: Saplanmış cisim, açık yara, şekil bozukluğu ya da morarma olup olmadığı, hafif baskı ile ağrı oluşup oluşmadığı, kanama olup olmadığı değerlendirilmelidir. Göğüs kafesi genişlemesinin normal olup olmadığı araştırılmalıdır. Göğüs muayenesinde eller arkaya kaydırılarak kazazedenin sırtı da kontrol edilmelidir.
Karın boşluğu: Saplanmış cisim, açık yara, şekil bozukluğu, şişlik, morarma, ağrı ya da duyarlılık olup olmadığı ve karnın yumuşaklığı değerlendirilmelidir. Eller bel tarafına kaydırılarak muayene edilmeli, ardından kalça kemiklerinde de aynı araştırma yapılarak kırık veya yara olup olmadığı kontrol edilmelidir.
Kol ve bacaklar: Kuvvet, his kaybı varlığı, ağrı, şişlik, şekil bozukluğu, işlev kaybı ve kırık olup olmadığı, nabız noktalarından nabız alınıp alınmadığı değerlendirilmelidir. İkinci değerlendirmeden sonra mevcut duruma göre yapılacak müdahale yöntemi seçilir.
Solunum hareketlerinin durması nedeniyle vücudun, yaşamak için ihtiyacı olan oksijenden yoksun kalmasıdır. Solunum durmasında dokulara gerekli olan oksijen ulaşamaz ve doku hasarı oluşur. Bu hasar oksijensiz kalma süresine ve organa göre farklılık gösterir. Özellikle kalp ve beyin gibi hayati organların oksijensizliğe tahammülü 4-6 dakika arasındadır. Solunumu ve dolaşımı duran bir kişiye bu süre içerisinde müdahale etmek gerekir. Hemen suni solunuma başlanmaz ise bir süre sonra kalp durması meydana gelir.
Bilinci kapalı kişide kalp atımının olmaması durumudur. Kalbin pompa fonksiyonunun aniden kesilmesi ve bu nedenle etkin kalp debisinin sağlanamaması olarak da tanımlanır. Beraberinde (öncesinde ya da kısa bir süre sonrasında) solunum fonksiyonunun da kesilmesi söz konusu olduğundan kalp-solunum durması deyimi de kullanılabilir. Kalp durmasına en kısa sürede müdahale edilmezse dokuların oksijenlenmesi bozulacağı için beyin hasarı oluşur.
Kişide nabzın alınmaması, kalp seslerinin duyulmaması, göz bebeklerinin büyümesi, solunumun durması, göğüs hareketlerinin olmaması, bilincin kapalı olması, uyaranlara cevap vermemesi, deride soğuma, nem ve morarma olması kalp durmasının belirtisidir.
Kalbin yeniden çalışması için yapılan girişime kalp masajı denir. Kalp masajı, durmuş olan dolaşım ve solunum sistemini yeniden çalışır hâle getirmek için uygulanan yöntemler bütünüdür.
Temel yaşam desteği, hayat kurtarmak amacı ile hava yolu açıklığı sağlandıktan sonra, solunumu durmuş ve/veya kalbi durmuş kişiye, yapay solunum ile akciğerlerine oksijen gitmesini; dış kalp masajı ile de kalpten kan pompalanmasını sağlamak üzere yapılan ilaçsız müdahalelerdir.
Temel yaşam desteği ilk yardım eğitimi almış, belgesi olan kişiler tarafından yapılmalıdır.
Organ Bağışı: Kişinin hayatta iken serbest iradesiyle, tıbben yaşamı sona erdikten sonra ise ailesinin izniyle “doku ve organlarının” başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesi ve bunu belgelendirmesi işlemine doku ve organ bağışı denir.
Sağlam kişiler tarafından yapılan doku ve organ bağışları birçok insana yaşama şansı verebilir. Organ bağışı, görmeyen bir insanın görmesini ya da yaşamını diyaliz cihazına bağlı olarak sürdüren bir böbrek hastasının hayata dönmesini sağlar.
Türkiye’de organ bağışı yapmak isteyen kişiler;
Solunum, fizyolojik bir olaydır ve yaşam için gerekli oksijeni sağlar. Oksijen alıp karbondioksit verme biçiminde gerçekleşir. Eğer hava yolları tıkanacak olursa oksijen akciğerlere ulaşamaz.
Kazazede nefes alabiliyor ve öksürebiliyorsa öncelikle hiçbir işlem yapılmadan gözlenir. Ancak kişi solunum sıkıntısı içerisinde, konuşamıyor, öksüremiyor, panik halinde ve morarıyorsa hava yollarını açmak için müdahalede bulunulmalıdır.
Solunum sıkıntısı içinde olan kazazedeye bilinç durumu değerlendirmesi yapılır. Daha sonra kazazedenin dolaşımı, hava yolu açıklığı ve solunumu değerlendirilir. Solunumu yoksa veya yetersiz ve düzensiz ise, solunumu kolaylaştırıcı önlemler alınır. Bunun için yapılacak ilk iş hava yolunu açma ve solunumu sağlama uygulamalarıdır. Hava yollarını tıkayan herhangi bir yabancı cisim, kan pıhtısı vb. araştırılmalıdır. Varsa uygun şekilde çıkartılmalı, dikkatli davranılarak parmakla süpürür tarzda ağız içi temizlenmelidir. Hava yollarını tıkayan sebepler arasında en sık rastlananı, bilinci kapanan kişide dilin arkaya gitmesidir. Dilin geriye kaçarak hava yollarını tıkamasını engellemek için başa pozisyon verilmelidir
Solunum yolunun, solunumu gerçekleştirmek için gerekli havanın geçişine engel olacak şekilde tıkanmasına solunum yolu tıkanıklığı denir. Tıkanma tam tıkanma ya da kısmi tıkanma şeklinde olabilir. Hava geçişi tamamen engellendiğinde tam tıkanma, hava geçişi az da olsa var ise buna kısmi tıkanma denir.
Kısmi Tıkanma Belirtileri
Bu durumda kazazedeye dokunulmaz, öksürmeye teşvik edilir.
Tam Tıkanma Belirtileri
Bu durumda Heimlich (Haymlik) Manevrası yapılır. Yabancı cisim tıkanmalarında hava yolunu açmak için yapılan girişime Heimlich Manevrası (Karına bası uygulama) adı verilir. Bilinçli kişide ve bilinçsiz kişide uygulama farklılığı gösterir.
Boğulma, vücuttaki dokulara yeterli oksijen gitmemesi sonucu dokularda bozulma meydana gelmesidir. Yaşamın devam edebilmesi için her solunum hareketi ile üst solunum yollarından akciğerin en uç noktalarına kadar oksijen taşınır.
Kazalarda ölüm nedenlerinin başında kanamalar gelmektedir. Kanamaların durdurulması, kaybedilen kanın ambulansta veya hastanede yerine konması birçok kazazedeyi hayata kavuşturur.
Damar bütünlüğünün bozulması sonucu kanın damar dışına (vücudun içine veya dışına) doğru akmasına kanama denir
Normal bir erişkinin vücut ağırlığının ortalama 1/13’ ünü kan oluşturmaktadır. 70 kg’ lık bir kişide 5-6 lt civarında kan bulunduğu varsayılmaktadır. % 10 oranındaki kan kaybı (ortalama erişkinde 600 ml, çocukta 200-300 ml, bebekte 25-30 ml) oldukça tehlikelidir.
Kanın vücut içine akmasıdır. Kan dışarıdan görülemez. Yüksekten düşme, trafik kazası ve patlamalar veya kronik hastalıklar gibi nedenlerle vücudun iç organlarındaki damarların hasar görmesi sonucunda vücudun iç boşluklarında (kafatası, göğüs ve karın içinde) kanamalar olabilir. Bu kanamalara iç kanama adı verilir.
İç Kanama Nedenleri: İç kanamalar, şiddetli travma, darbe, kırık, silahla yaralanma nedeniyle oluşabilir. Her türlü kırılmada kırık çevresinde bir iç kanama meydana gelir. Örneğin uyluk kemiğinin kalça hizasından kırılması en azından 1 litre kan kaybına yol açan iç kanamaya neden olabilir. Dalak gibi bazı organlar bisikletten düşme, otomobilin direksiyonuna çarpma gibi basit darbelerde bile patlayarak cerrahi girişim gerektiren iç kanamalara neden olabilir.
İç Kanama Belirtileri: İç kanamanın vücut dışında en sık görülen belirtileri ezikler ve çürüklerdir. Bu belirtiler yumuşak doku içine kanama olduğunun göstergesidir. İlk yardımı yapan kişiler, kazazedenin iç organlarındaki hasar sonucunda şiddetli ağrısının olması, renginin solması, soğuk soğuk terlemesi ve bilincinin kapanması gibi şok belirtilerine bakarak da iç kanamayı anlayabilirler. Bu bakımdan kazaya uğrayan kişiler olası iç kanama belirtileri yönünden izlenmelidir.
İç kanaması olan kazazedede aşağıdaki belirtiler görülür:
Kanamalarda İlk Yardım
İç kanama şüphesi olanlarda aşağıdaki uygulamalar yapılmalıdır:
Kanama yaradan vücut dışına doğru olur. Damar tipine göre kanama; atardamar, toplardamar ya da kılcal damar kanaması olabilir. Atardamar kanamaları, kalp atımları ile uyumlu olarak kesik kesik akar ve açık renklidir. Toplardamar kanamalarında ise koyu renkteki kan, daha az basınçla devamlı akar. Kılcal damar kanaması sızıntı şeklindedir.
Dış Kanama Nedenleri: Genellikle yaralanmalar sonucu oluşur. Vücudun dış yüzeyinde gözle görülen kanamalardır. Damarların bütünlüğünü bozan kesici ve delici yaralanmalar kanamalara neden olur. Bu kanamalar kesilen, yırtılan, parçalanan veya kopan damarlardan kanın derinin dışına çıkması sonucu oluşur. Vücudun dışından gelen bu tip yaralanmalar, özellikle cildin damardan zengin bölgelerinde olmuşsa, bol miktarda kanama görülebilir ya da derine giden bir delici yaralanma büyük damarların kesilmesine yol açarak yaşamı tehdit eden kanamaya neden olabilir.
Dış Kanama Belirtileri: Dış kanamalar gözle görülebilir ve durdurulma yöntemleri ile kontrol altına alınabilirler. Kanama başlangıçta halsizlik yapar, eğer kontrol
altına alınmazsa şok ve ölüm gelişebilir.
Dış Kanamalarda İlk Yardım
KOPAN UZVUN KORUNMASI VE NAKLİ
Vücut uzantılarının vücutla olan bütünlüğünün bozulmasına, organ kopması denir. Organ kopmasına ilk yardımcının müdahalesi iki yönlü ve hızlı olmalıdır. Kanama kontrolü kadar, nakil ve ulaşılacak merkezin bilgilendirilmesi de önemlidir. Diğer ilk yardım uygulamalarından farklı olarak, organ kopmasında, kazazede ve kopmuş organın ulaştırılacağı sağlık merkezinde damar- sinir cerrahisinin bulunması gerekmektedir.
Organ kapmasına müdahale edilmezse;
Şok, kelime olarak sarsılma demektir. Kalp-damar sisteminin yaşamsal organlara uygun oranda kanlanma yapamaması nedeniyle ortaya çıkan, tansiyon düşüklüğü ile seyreden ve ani gelişen bir dolaşım yetmezliğidir. Kan dolaşımı, hücrelerin besin ve oksijen ihtiyacını karşılamaya yetmez. Şokun seyri, ağrı ve ilk yardımda gecikme nedeniyle ağırlaşabilir. Müdahale edilmezse belirtiler ilerler, kişi ölebilir.
Kalp krizi, büyük kanamalar, aşırı korku ve heyecan, şiddetli baş ve karın darbeleri, aşırı sıvı kaybına yol açan durumlar (yanıklar, ishal, kusma), zehirlenme ve alerjik durumlardır. Trafik kazalarında şoka en fazla neden olan durum aşırı kanamalardır.
Kan basıncında düşme, hızlı ve zayıf nabız, hızlı ve yüzeysel solunum, ciltte soğukluk, solukluk ve nemlilik, endişe, huzursuzluk, baş dönmesi, dudak çevresinde solukluk ya da morarma, susuzluk hissi ve bilinç seviyesinde azalma gibi genel belirtiler görülür.
Genellikle bir kaza yerinde sessiz, sakin ve hiçbir yardım istemeden yatan yaralıya ilk yardımda öncelik verilir. Bu kişi şokta olabilir. Hiç hareket etmez. Sorulara cansız cevap verir. Şuuru genellikle vardır. Buna karşın bayılmada şuur kaybı kısada olsa kaybolur.
Ağrı, kanama ve yara kenarının ayrılması yaraların ortak belirtileridir. Ciddi (ağır) yaralanmalar şunlardır:
Kenarları birleşmeyen veya 2-3 cm olan yaralar, kanaması durdurulamayan yaralar, kas veya kemiğin göründüğü yaralar, delici aletlerle oluşan yaralar, yabancı cisim saplanmış olan yaralar, insan veya hayvan ısırıkları ve görünürde iz bırakma ihtimali olan yaralar
A2 yetki belgesi, ticari amaçla otomobil ile uluslararası tarifesiz yolcu taşımacılığı faaliyetinde bulunan gerçek ve…
A1 Yetki belgesi, ticari amaçla otomobil ile yurt içi tarifesiz yolcu taşımacılığı faaliyetinde bulunan gerçek…
01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girecek olan “Taşıma İşleri Organizatörlüğü Yönetmeliği” ile “Taşıma İşleri Organizatörlüğü” faaliyetinde bulunan/bulunacak…
T3 yetki belgesi eşya terminali işletmeciliği yapacak olan gerçek ve tüzel kişiler ile kamu kurum…
Karayolu Taşıma Yönetmeliğine göre 37 adet farklı türde yetki belgesi bulunmaktadır ve her bir yetki…
Hızlandırılmış Cookies açık.